Yoksulluk Nafakası

 Hakim Yalnızca Kanuna Uygun Olarak mı Karar verir? Hakkaniyete Uygun olarak verilen kararlarda Adil Kararlar Değil midir?

Yoksulluk nafakası ile ilgili Geçtiğimiz günlerde,

Ankara 5. Aile Mahkemesi tarafından bir boşanma davasına dair olarak yapılan yargılama sonucunda, ‘Süreli Nafaka’ yönünde önemli bir karara imza atıldı. Mevcut yargılamada taraflar eşit kusurlu olarak kabul edilerek, lehine yoksulluk nafakasına karar verilen eşin üniversite hayatı bittikten sonra çalışabileceği de göz önüne alınarak, nafakanın boşanma kararının netleşmesinden itibaren iki yıl süre ile devamına karar verildi. Mevzuatımızdaki düzenleme, fakirlik nafakasının süresiz verilen bir nafaka olması yönündedir. Maddi durumların değişmesi ya da hakkaniyetin gerektirmesi durumunda nafakanın artırılabileceği, azaltılabileceği ya da belirli şartların varlığı durumunda kaldırılabileceği de öngörülmüştür.

    Yoksulluk nafakası konusu ile ilgili uygulamada yaşanan en önemli problemlerden bir tanesi de;

Çok kısa süren evlilik beraberliklerinde ortaya çıkmaktadır. Mevzuata göre karar verildiğinde, söz konusu nafaka, nafaka yükümlüsünün hayatı süresince (kaldırılmasını gerektiren şartlar hariç) devam edecektir. Özellikle de genç yaşta yapılmış, son derece kısa sürmüş ve içerisinde çocuğun da bulunmadığı evlilik beraberliklerinde, eşlerden biri lehine verilen nafakanın o kişinin hayatı boyunca elde ettiği geliri taahhüt altına alması acaba Hakkaniyete ne derecede makul olmaktadır? Zira, bu kişilerin ileride tekrar evlenebilmek ya da yeni işler kurabilmek yönünde önlerinde uzunca bir hayatları olacaktır. Mevcut nafaka da devam edeceğinden, kişi psikolojik olarak baskı altında bulunacak ve belki de yapmak istediklerini yapamayacaktır.

    Örneğin;

uzun vadeli geri ödemeli banka kredisi ile bir ev aldığımızı düşünelim. Banka, kredi geri ödemesini garanti altına alabilmek amacıyla, evimiz üzerinde ipotek tesis edecek ve ödemeler bitmediği surette de ipotek varlığını sürdürecektir. Pek çoğumuz bu yolla ev sahibi olduk ve evimiz üzerindeki kısıtlama devam ettiği sürece de, üzerimizdeki psikolojik baskı nedeniyle elde ettiğimiz bütün toplu paralarımızı kredi taksitlerini bir an evvel kapatabilmek yönünde kullandık. Çünkü, ipoteğin varlığı nedeniyle kendimizi evin tam anlamıyla sahibi göremiyor ve ödemelerde herhangi bir sorun olması durumunda, evimizin elimizden gidebileceği olasılığını düşünüyorduk. Bu kolay örnek bile kendi talebimiz ile vermiş olduğumuz kararın sonucunun bizleri nasıl etkilediğini göstermiştir.

Kendi iradeniz ile olmayan ya da nafaka yönünde mecburen kabul ettiğiniz bir Mahkeme kararı ile, hayatınızın her evresindeki gelirinizin taahhüt altına alındığını varsaydığınızda, söz konusu kararın sizi ve ileride yapmak isteyeceklerinizi ne derecede etkileyebileceği açıktır. Temennimiz yapılacak bir düzenleme ile; evliğin süresi, tarafların yaşları, eğitim durumları, ileride çalışabilme ve gelir elde edebilme gibi birçok hususun da göz önüne alınması suretiyle, her somut durumda hakkaniyete makul kararlar verilebilmesidir.

     Bildiğiniz üzere,

iş yaşamında da ,  işveren tarafından işçiye imzalatılan ‘rekabet yasağı’ na dair sözleşmeler çokça yer almaktaydı. Bu sözleşmeler, işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonra işveren ile rekabet etmemesine dairdi. İşçinin ekonomik geleceğini sınırlandıran bu sözleşmeler ile ilgili problemlere de Yargıtay son noktayı koydu. Bu tür sözleşmelerin gerek süre, gerekse de coğrafi bölge ile sınırlandırılması gerektiğine, aksi sözleşmelerin geçersiz olacağına karar verdi.

Süresiz yoksulluk nafakasına dair kararlar da, kişinin gerek ekonomik, gerekse de özel hayatını sınırlandırdığından, bu yönde yapılabilecek düzenleme ile hakkaniyete makul kararların verileceği, gerek kişiler arası gerekse de toplumsal barışa hizmet edileceği düşüncesindeyim.

Mevcut Yerel mahkeme kararına karşı Yargıtay’ın ne yönde karar vereceğini heyecanla beklemekteyiz. Ayrıntılı Bilgiler için arayınız.